Kerber'in Durdurulamaz Yükselişi
Angelique Kerber’in Durdurulamayan Yükselişi
Çoğumuz için, pek de sürpriz olmadı bu zafer. Nitekim Alman tenisçiler Sabine Lisicki ve Angelique Kerber daha önce de Serena Williams ile, başa baş ‘power-tenis’ oynayıp kazanmayı bilmişlerdi. Bir şeylerin değişmeye başladığı aşikardı, buna tabiiki S. Williams’ın, efsaneler kulübüne girmesi ve kendinden önceki rekorları egale etmeye ve hatta kırmaya başlaması ile, üstündeki baskının artması da rakiplerinin, onunla karşılaşmadan önce hanelerinde bir artı ile başlamalarına sebep olması da ekleniyordu ister-istemez… Nitekim, herşeyde olduğu gibi teniste de, zor olan yükselmek değil, yükselip ulaşılan noktada istikrarlı şekilde devam etmekti.
Kerber, bu defa finalde karşılaşıp, yendiği rakibine, bir önceki karşılaşmada yenilmişti. Cincinati,deki turnuvada, rakibi ondan daha değişik bir strateji uyguluyor ve puanları daha çok fileye yakın gelip alıyordu. Artık örneğine çok da rastlamadığımız bir agresif oyun tarzı, her ne kadar Kerber, çizgide defansif oyunu ve gücü ile, S.Williams, dahil bir çok oyuncunun üstesinden gelebilmiş olsa dahi, o zamanki fizik kondisyonu ve muhtemelen mental hazırlığı belki de çok yerinde olmadığı için, 6-3 ve 6-1 lik setlerle kolay bir malübiyet almıştı.
Yenilgiden iyi bir ders çıkarmış olacak ki, bu sefer rakibine karşı üstünlüğü elinden kaçırıyor ve ona maçı çevirme fırsatı veriyor gibi olmasına rağmen, yine tekrar üstünlük kurup, maçı koparmayı bildi.
Maça baktığımız zaman, Pliskova, oyunun başında aldığı puanların çoğunu fileye yaklaşıp alıyor (yüzde doksanın üstü bir istatistik ile), fakat sonraları burada alabildiği puanlar, fiziğinin de düşmesi ile beraber (artık hazırlıklarından mıdır yoksa bir önceki maçta Serena’nın onu yormuş olması mı, bu satırın yazarı bir yorum getiremiyor) yüzde ellinin altı bir istatistiğe düşüyordu. Buna bir de Kerber’in toplara yetişmesi ve defansif oyundaki başarısı eklenince Pliskova topları çizgiye daha yakın atmak ve daha fazla hata yapması eklenince malubiyeti kaçınılmaz bir hale geliyordu. Gerçekten de vuruş anlarındaki güç kullanımı, yüze vuran ifadeleri ile Kerber’in galibiyeti daha fazla isteyen taraf olduğu gibi bir kanıya kapılmak da mümkün. Serena’ya karşı olduğu zamanki gibi, dizlerini bükerek neredeyse vuruşlarda yere oturacak kadar yakın eğilmesi (zaman zaman Novak Djokovic’ten sıkça rastladığımız bir stil) ve Pliskova’nın daha rahat vuruşlara yatkın bir oyun sergilemesi, gerçekten de bu intibağı güçlendiren bir olgu.
Sonuç olarak, kadınlar tenisinde, yeni bir oyuncunun, yine bir Yonex raket ile, birinciliğe oturması elbette bir geleneğin devamı olarak algıalanabilir. Bakalım erkeklerde Hewitt’ten sonra, yeniden ATP birinciliğine yükselen bir değer çıkacak mı bilinmez, fakat bu akşam, Djokovic – Wawrinka karşılaşmasının, öncekiler gibi, yine mükemmel bir mücadeleye (elbette bir sakatlık yaşanmadığı takdirde) sahne olacağına inancımız tam :)